Son yıllarda ismini sıklıkla duyduğumuz, en başarılı Türk bilim insanlarından Canan Dağdeviren 1985 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kocaeli’de tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2009 yılında Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programında yüksek lisansını tamamlayan Dağdeviren, Fulbright bursuyla ABD’ye gitti. 2014’te Illinois Üniversitesi'nde Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümünde doktorasını tamamadı. Doktora sürecinde giyilebilir kalp pili, pilsiz çalışan kalp çipi, cilt kanseri testi, beyin iğnesi ve sindirilebilir sensör gibi tıp alanlarının kapsamına giren esnek ve katlanabilir, vücut içine ve deri üstüne giyilebilir elektronik aletler üzerine çalıştı.
Harvard Üniversitesi'nde Junior Fellow olan ilk Türk bilim insanı Dağdeviren aynı zamanda bir öğretim üyesi olarak görev aldığı MIT Media Lab'da kendi Conformable Decoders araştırma grubunu yönetiyor. Ses getiren çalışmalarıyla Forbes dergisinin “30 yaşından küçük 30 bilim insanı” listesine giren Dağdeviren’in şu sıralar ismini sıklıkla duymaya devam ediyoruz.
Dağdeviren geçtiğimiz günlerde MIT Media Lab'deki ekibiyle beraber meme kanserinin teşhisinde dünya çapında bir buluşa imza attı. Giyilebilir ultrason tarama cihazı olarak tanımlanabilecek bu teknoloji sütyen içine takılarak kadınların kolay bir şekilde ve sık sık tarama yapıp, olası kanser vakalarını erken teşhis etmesine olanak sağlıyor. 6 yıldır üzerinde çalışılan cihazın insan deneyleri yapıldı ve cihaz ABD'de patent aldı.
WHO verilerine göre meme kanseri en sık görülen kanser türü ve 2020 yılında 2,3 milyon kadına meme kanseri teşhisi kondu, 685 bin kadın hayatını kaybetti. Dağdeviren ve ekibinin yaklaşık 6,5 yıldır MIT Media Lab'de üzerinde çalıştığı bu proje, milyonlarca kadını etkileyen meme kanserini erken teşhis etme konusunda çığır açacak niteliğe sahip. Şu an ilk prototipi bitirilen ve patenti alınan cihaz yılda 11 milyon kadının hayatını değiştirebilecek bir potansiyel taşıyor. Boyutu küçültülerek daha portatif hale getirme çalışmaları süren bu cihaz giyildiğinde sütyenin bir parçası haline geliyor ve istenildiği zaman ultrason fotoğrafı çekebiliyor. Bu fotoğrafları bilgisayara ya da telefona yüklenebiliyor ve bu sayede data olarak saklanabiliyor.
Şu anda meme kanseri teşhisinde kullanılan en yaygın yöntem olan mamografi çok etkili bir yöntem olmasının yanı sıra radyasyon yayan bir yöntem ve bu da riskleri arttırıyor. Ayrıca kadınların %55'i iki mamografi arasında kansere yakalanıyor ve bu kansere yakalandıkları zaman artık hayata tutunma olasılıkları %22'lere kadar düşüyor. Ancak erken teşhisle bu oran %98'e kadar artırılabiliyor. Dağdeviren ve ekibinin geliştirdiği bu elektronik sütyen ile ultrasonik alıcılar kanserli dokuları tespit ediyor ve günlük olarak yapılan taramalar ile gözden kaçabilecek vakaların yakalanabilme şansı büyük oranda artıyor.
Proje için 49 yaşında meme kanseri sebebiyle hayatını kaybeden teyzesi Fatma Çalışkanoğlu’ndan ilham aldığını söyleyen Dağdeviren sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla bu projeyi tüm kadınlara ithaf ettiğini duyurdu.
"Bu çalışmayı, Fatma Teyzem son 12 gününü yaşarken hasta yatağında birlikte hayal edip tasarlamıştık ve artık hayalin ötesine geçip milyonlarca kadının hayatına dokunabilecek. Bu aleti tüm kadınlara ithaf ediyorum; yalnız değilsiniz."