Bugün 6 şubat 2024.
Sevdiklerine son kez sarılan, son kez ağlayan, son kez gülen, sabah tekrar birbirini görebilmeyi uman on binlerce insanımızın göz göre göre ölüme terk edilmesinin üzerinden tam 1 yıl geçti.
Ancak acımız hala ilk günkü gibi. Geride kalan ve "Unutmadık, unutmayacağız" diyen milyonlar da yitirdiğimiz on binlerle aynı karanlıkta farklı ışığı arayanlar sadece. Belki unutmayışımız onları her gün hatırlamayışımıza, onlar gibi yüz binlercesini daha kaybetmemek için yeni adımlar atmayışımıza bir mahcubiyet. Her ne olursa olsun deprem kuşağındaki ülkemiz için, bir daha aynı acıları yaşamamak için, "Sesimi duyan var mı?" cümlesini her duyduğumuzda kendi aldığımız nefesten utanmamak için ihtiyacımız olan panzehir hafıza olmalı.
Peki hafızamızı biraz zorladığımızda karşımıza neler çıkıyor?
Bir deprem kuşağı ülkesi olan Türkiye'de cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar meydana gelen depremlerde resmi rakamlara göre 110 binden fazla canımızı toprağa verdik. Gölcük depreminin acısı her 17 Ağustos'ta nasıl boğazımızda bir yumru olarak kalıyorsa Van depremi ve 11 şehri korkunç bir yıkıma uğratan 6 Şubat da hafızamızda kronikleşen bir acı olmanın eşiğinde. Oysa hatırlamak bundan çok daha fazlası olmalı.
Beklenen Büyük İstanbul Depremi
Bütün sayıların ve acıların ötesinde, tüm gerçekliğiyle gelmekte olan bir İstanbul depremi var. Beklenen bu büyük deprem onlarca bilim insanının açıkladığı istatistiklerle desteklenirken bunun cumhuriyet tarihin en çok can kaybı yaşanacak felaketi olacağı gerçeği de apaçık bir şekilde karşımızda duruyor. Öyle ki, Türkiye'nin en büyük depremlerinden sonra o acıyı ve felaketi yerinde yaşayan insanların da bundan sonraki en büyük kaygısı aynı şiddette bir depremin İstanbul'da yaşanması ihtimali oluyor. Çünkü sadece İstanbul'daki halk bile 11 deprem şehrine yardım sağlayacak gücü elinde tutarken olası bir İstanbul depreminde geriye kalan 80 şehir bile İstanbul'da yaşanacak olan can pazarına çare olamayacak.
Belki karamsar, belki umutsuz; ama asla kader değil. Dört bir yanı muhteşem bir doğayla çevrili ülkemizde eğer deprem somut bir gerçekse bize düşen de bu güzelliği bilimle korumak, bu noktada yapılan tüm çalışmaları öncelemek ve desteklemek olmalı.
Bu konuda birbirinden anlamlı ve değerli işlere imza atan birçok bilim insanı ve girişim var. Kolonu kesildiği halde denetlenmeyen 6 katlı bir binanın altında kalarak can vermeyi kader olarak görmeyen ve bu coğrafyada bilimin yol göstericiliğinde ayakta kalabilmenin yolunu arayan teknolojileri aşağıdaki yazımızdan inceleyebilirsiniz:
https://www.gooinn.co/blog/hayatimizin-gercegi-dogal-afetler-bu-riskleri-azaltmak-mumkun-mu
Ülkemizde ve dünyada önüne geçilemeyen doğal afetlerin daha fazla can kaybı yaşatmamasını umuyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz.